همه ما در طول زندگیمان با اتفاقات غیرمنتظره ای مواجه شده ایم که برخی بسیار خنده دار بوده، برخی خیط و ضایعمان کرده و برخی دیگر احتمالاً عصبانیتمان را برانگیخته...
از آنجا که سایت عجم علیسی مشمول آموزش و تمرین زبان ترکی نیز می شود سعی می کنیم برخی حکایات تاریخی، خاطرات اشخاص و حتی اتفاقات غیرعادی و غیرمعمول را به زبان اصلی در قالب مطالب مربوط ارائه کنیم. بدیهی است برخی از اتفاقات غیرمعمول یا طنزآمیز مربوط به نگارنده سطور نیز در اینجا و مطالب مشابه آورده می شود.
شما نیز می توانید اتفاقات مشابه و غیرمعمول زندگیتان را بزبان ترکی به سایت ارسال نمایید تا در قالب همین مطالب انتشار یابد.


Köylünün biri traktörle şehre gidiyormuş. traktöre bağlı yarı romörkte gübre götürüyormuş.
Yolu üzerinde aynı istikamette yürüyen bir köylüsünü görünce, onu da bindirmiş.
Sonradan binen zat, bir süre sonra bizim traktörlü köylüye sormuş: "Ahmet, traktörü bana verirmisin?!" diye.
Ahmet olayın gırgırında olacak ki "Neden olmsaın? sen o gübreden bir dolu avuç ye de traktörü kap!" diye cevap vermiş.
Adam bir an için romörkteki gübreyi gözden geçirdiği gibi, avucunu doldurup, ağzına tıkamış. yemiş.
Ahmet bunun üzerine traktörü teslim etmek zorunda kalmış tabii. Fakat "Mahmut! ben seni köylümsün diye yoldaş olarak bindirmiştim. sen de beni bindir bari. nasılsa istikametimiz aynı." diye ricada bulunmuş. Mahmut da bu isteği geri çevirmemiş, bindirmiş Ahmedi.
Şimdi traktörünü kaybetmiş olan Ahmet çok mutsuz ve kederli. Mahmut ise düşünmeye başlamış. "Ulan köye dönünce köylü sormayacak mı bu traktörü nasıl aldın diye. ben de söylemezsem, Ahmet, boku yedi de öyle aldı diyecek! ondan sonra köylü tükürükte boğmaz mı adamı? en iyisi ben bunu geri vereyim." diye efkarlanmışmış. Düşünmenin sonucu bu ya, Ahmete dönerek "Ahmet, traktörünü istiyormusun?" diye sormuş. Ahmetin gözleri parlamış "istemezmiyim?" diye söyleyerek, oturduğu yerde ayağa kalkmış.
Fakat Mahmut daha kurnazmış. İşi sağlama bağlamak istemiş olacak ki "O arkadaki gübreden bir dolu avuç ye bakayım" demiş.
Ahmet bir gübreye bakmış, bir de direksiyonu Mahmutun elinde hır hır ederek ilerleyen traktöre. "Ulan gübre adamı öldürse, bu eşeği şimdiye kadar öldürmüş olurdu. yiyelim de malımıza sahip çıkalım" diye düşündüğü gibi, avucunu doldurup, yemiş.
Ahmetin bu hareketi üzerine yine yerlerini değiştirmişler. Ahmet direksiyon başına, mahmut ise şöfor koltuğunun yanındaki oturma yerine geçmiş. Yine uzadıkça uzayan yollarına devam etmişler. bir ara Ahmet bakmış ki Mahmut çok mutsuz. hem de derin efkarlara dalmış gitmiş.
"Mahmut, kardeşim sana ne oldu? nedir seni bu kadar mutsuz eden? yoksa traktörü kaybettiğine mi üzüldün? ama zaten traktöre para vermemiştin ki?" diye sormuş Ahmet.
Mahmut ise şöyle cevap vermiş:
"Hayır, hayır. traktörü kaybettiğime filan değil de, düşünüyorum, düşünüyorum da, biz bir alış veriş yaptık. İlk başta senin traktörün vardı. benim ise yoktu. şimdi yine senin traktörün var, benim ise yine yok. tamam diyorum, parasal her hangi bir işlem yapmadık. sonucunda da ikimizin de ilk baştaki durum ve konumlarda olmamız gayet normal. ancak anlamadığım şey şu: durduk yerde boku neden yedik ki? bunun açıklamasını yapamıyorum kendime!"

 


AZERİCE ve TÜRKÇE ARASINDAKİ DİL FARKLARI VE YAŞANAN GERÇEK OLAYLAR:

Devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Azerbaycan'ı ziyaretinde oranın
millet meclisi önünde konuşma yapar ve konuşmasını bitirir. Kürsüye sayın
Rahmetli Haydar Aliyev çıkar ve sözlerine başlar :

"-Türk dünyasının gelmiş geçmiş en büyük pezevengi Süleyman Demirel..."

Bizim Cumhurbaşkanı kıpkırmızı olur tabi , hafif bir tebessüm ,anlamış gibi yapar....

 

" Pezevenk " kelimesinin Azerice'de " işadamı " demek olduğunu ve saygınlık ifadesi olarak kullanıldığını biliyor muydunuz ?

Pezevenk (Azerice)---Büyük Adam yada Kalıplı İnsan

Radyoda bir haber:
-"Azerbaycan askerleri ellerinde ya***klarla
kerhaneyi bastı...

Ya***k : (Azerice.)--- Silah
Kerhane(Azerice .)--- Fabrika

 

 

 

Korona

Dün akşam sarhoş hüsnüyü gördüm. Çok mutlu görünüyordu.

  • Hüsnü, mutlu görüyorum seni. Hayırdır, koronayı mı yendin yoksa? Diye sordum.
  • Ondan daha iyisini yaptım. ... molla farzaliyi taniyormusun?
  • Senin komşu mu?
  • İşte ondan intikamımı aldım!
  • Nasıl?
  • Ben ne zaman iki bardak devirip, kafa bulalım diye arkadaşları eve toplasam beni polise ihbar ediyordu. Ben de bugün onu, gizlice cemaat namazı kıldırırken yakalattım polise!!!

 

 

 

 

Karadağ

Bir gün dolmuşla Tebriz'de bir yerden bir yere giderken, yolcuların biri karadağ bölgesi ile ilgili bir şey anlatıyordu. Karadağ, aras nehrinin güneyinde ve dünyaca meşhur karabağın tam karşısında yer alan ve zengin bitki örtüsüne, altın madenlerine ve özgün ormanlara sahip 3-4 bin kilometre karelik bir bölge. Adam bu bölgede yaşadığı bir anısını henüz anlatmaya başlamıştı ki, başka bir yolcu, sözünü keserek, ‘ama karadağ diye bir yer yok ki’ demez mi.

 


- Nasıl yok? sen Azerbaycanlı (İran'da yer alan kesim) değilmisin? Tebriz'in kuzeydoğusunda Ahar, Varzegan, Kaleyber ve Harvana ilçelerini kapsayan bölgeye karadağ denir ya.


- Tabi ki Azerbaycanlıyım. Senin dedğin yeri de iyi biliyorum. Oranın resmi adı Arasbaran. Karadağ zaten edebi bir isim değil.


- Edebi ne demek şimdi? Orası karadağ işte.


Adamın aslında sıradan biri olduğunu ve herhangi bir dürtü peşinde sadece bir anısını anlatmak istediğini ve diğer zatın ‘edebi değil’ demekle sözü belli bir amaçla yönlendirmek istediğini anlamış ve müdahil olmak zorundalığı hissetmiştim.


- Arkadaşlar! Karadağ, değil sadece edebi bir terim olmak, hatta siyasi bir terimdir.


Bunu söyleyince pek tabi herkes bana doğru döndü.

 

Halk karşıtı görünümü verdiğinden herkesin ‘p.....ç’ olarak gördüğü kişi atıldı:


- O ne demek şimdi?


- Karadağ edebi bir kelime olduğu gibi, artık siyasi bir birimin de adı. Karadağ günümüzde bir ülkenin adıdır!


Sözkonusu ülkenin ülkemizde ‘Monte negro’ olarak bilindiğini dikkate aldığımızda, beni kimsenin anlamamış olmasını bekliyordum zaten. Bana dönen yolcular, bu konuya açıklık getirmemi bekler gibi bakıyorlardı.


- Arkadaşlar, karadağ, arasın kuzeyinde olup, şu an ermeni işgalinde bulunan karabağın güney karşısında. Bunu herkes biliyor. Bu ismin başka bir adla değiştirilmesi için gördüğümüz ısrar da bununla ilgili olabilir. Tabi burada şu arkadaşı zan altında bırakmak istemem. Kendisi muhtemelen konuyu tam bilmeden konuşmuştur. Ancak bir de karadağ adında bir ülke var bugün hem de avrupada. Yugoslaviya'yı ve parçalandığını biliyorsunuz. Sırbistan, Bosna, Krovatya eski Yugoslavya'nın en büyük ve bilinen parçaları. Ancak bu ülkeden başka ülkeler de doğmuştur: Kosovo, Makedonya, Slovenya ve Monte negro. İşte monte negro karadağ demek. Buraya osmanlılar yüzyıllarca evvel fethettiklerinde karadağ ismini verdiler ve bugün bir ülke olarak doğan bu ülke, kendi halkı arasında, osmanlıların taktıkları adın yerli dilinde monte negro olan karşılığını kullanıyorlar.


Karadağ'a arasbaran diyen kişi susuyordu ve herkes çok önemli bir detay öğrenmiş gibi bana şükran dolu bakışlarla bakıyordu.

 

 


شما نیز می توانید اتفاقات مشابه و غیرمعمول زندگیتان را بزبان ترکی به سایت ارسال نمایید تا در قالب همین مطالب انتشار یابد.

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 میانگین 5.00 (از 1 رای)