ABD cumhurbaşkanını ilk kez bu kadar yakından görecektim. Muhteşem bir salonda beni ağırladılar ancak verilen randevudan bir saati aşkın bekledim. Nihayet prezident teşrif ettiler.
Saygı anlamında ayağa kalkıp selam verdim. Tokalaşmak için uzattığım el havada kaldı.


Bunu bir çok gazetecinin ve hatta devlet büyüğünün saydığı gibi saygısızlık olarak algılamadım tabii ki. ‘Sonuçta o el dünyanın en büyük devletini temsil ediyor ve bu açıdan bakıldığında dünyada kimseyle tokalaşmamalı’ diye düşünürken, sayın prezident söze başladı bile:


- Zevzek zevzek düşünme. Tokalaşmamamın sebebi çğn virüsü yüzünden!
Aaa! Nasıl unutmuştum bunu?!


(Çok güleceğiniz gibi, hiç ummadığınız şekilde ve yerlerden bilgileneceksiniz. bu yazımda mizaha başvurarak dünya siyasi liderleri, sanatçılar, şarkıcılar, stratejistler ile söyleşi düzenliyeceğim.
Bu, kesinlikle biriyle alay etmek değil, ama bazı saklı gerçekler içeriyor ve aynı zamanda çok güleceksiniz.
Bu aslında kitabımdan alıntı. 37 tane daha bu tipten söyleşi var. Sizce hangileri?
ayrıca kimlerle bunu devam etmemi istersiniz?
Yazarsanız sevinirim. Saygılar)


- Ulan eşek herif! Benim senin aklını nasıl okuduğuma şaşmıyorsun da, çin virüsünü unuttuğuna mı şaşıyorsun?
- Eee... ım...
- Tuvalet zamanımı aldı! Fucking aşçının yemeklerinden olsa gerek! Bir de ses yapmamaya özen göstermem gerektiğinden!
- Neden?


- Sen gerçek bir gazeteci değilsin ya, bilmezsin! Terslemesem benimle tuvalete bile girecekler! Kapının önünde bekliyorlar! Yarın gazete ve televizyonlarda prezident böyle osurdu diye yayınlarlar diye ihtiyatlı davranmak zorundayım! Sen tam olarak ne soracaktın?


- Sayın prezident, benim bir kaç sorum olacak.
- Geveleme başla! İşimiz gücümüz var!
- İlk sorum şu: beni bağışlayın ama medyada sizin akıl sağlığınıza laf edenler oluyor. Bunun farkındasınız ama siz bunun için ne düşünüyorsunuz?
- Benim akıl sağlığıma laf edenler ve buna malzeme bulmaya çalışanlar bana oy veren ve beklentilerini bütün gücümle karşılamaya çalıştığım milyonlarca insanın akıl sağlığına laf etmiş oluyor ve bu işi yapanlar şu anda kapalı kapılar ardında fitne düzenlerlerken, onlara çalışanlar benim tuvaletimin kapısında!
- Ee... sayın başkan, dünya ülkeleri dahilinde en güvenebildiğiniz ülke hangisi? İşbirliği yapılabilecek ülke?
- Şu an için İngiltere diye söyleyebilirim. Gerçi İngilterenin bize yanaşma heves ve heyecanı milyonlarca yıl öncesinden başlamıştır!
- Efendim, milyonlarca yıl mı?
- Tabii! Şimdi bunu da benim tarihten bir şey bilmediğime bağlayacaklar ama bu böyle. Haritaya bakınız! İngiltere ABD uğruna Avrupa kıtasından kopmuş ve bu kopuş çok uzun zaman önce olmuş. Elli yıl önce dönemin salak devlet yetkilileri Avrupa Birliği safsatasına katılarak belki bu şekilde anakıtaya bağlanmaya çalışmışlar ama olacak iş değil ya! Sonunda bu safsatayı bıraktılar. Biz araştırdık! İngiltere her yıl bir kaç santimetre daha bize doğru kayıyor! Ben bir kaç sayfa tarih okumuşluğum var. Her şeyi biliyorum. İngiltere son yğzyılda bize şirin gözükmek için neler neler yapmış! Bu durumda madem bunlar bize bu kadar meyilliler, demek ki güvenilebilirler belli ölçüde!


- Wooow! Ben buna hiç bu şekilde bakmamıştım. Demek ki sizce İngiltere ABD için en güvenilir devlet ve bu anlamda komşularınız Kanada ve Mekzikadan daha önde.
- Mekzika hiç güvenilmez zaten! Ayrıca Rusyayı unutmayın. O da bizim komşumuzdur. Birleşik devletler prezidenti olarak komşu duvarına kulak yatırdığımda Putinin bazı özel seslerini bile duyabiliyorum.


- Özel sesler mi?
- Tabii! Şu an tuvaletin önünde bekleyen gazetecilerin bende duymak istedikleri sesleri!
- Tuvaletin önünde bekleyen gazetecilerden bahsediyorsunuz. Kim bunlar?
- Evet, ben tuvaletin arka kapısından tüydüm ve onlar hala orada benim çıkmamı bekliyorlar!... ooooo hayır........ şimdi benim tuvalette saatlerce kaldığımı yazacaklar. Onlarla tuvaletten çoktan çıktığımı haber vermeliyim!


Prezident zile basıp, gelen görevliye, tuvaletin kapısını açıp benim orda olmadığımı göstererek salak gazetecileri ordan dağıtmalarını istedi!


- Sayın başkan! Mekzikaya neden bu kadar sinirlisiniz?
- Mekzika! Şuraya (harita) bakarmısınız? Alttan sülük gibi ABDye yapışmışa benzemiyor mu?! Farklı düşünelim, altımız onların elinde! Yine farklı bakalım, sanki ABDnin tek ayağıdır Mekzika. Bütün bunların bir ABDliyi rahatsız etmeyeceğini düşünebilirmisiniz? Mesla Almanyanın altında kendi ırk ve dilinden biri var! Farnsa ve İngilterenin altı deniz zaten. Her şeyi paraya çevirmek birinci önceliği olan Çin bile altını elletmiyor!
- Sayın başkan! En güvenmediğiniz ğlke hangisi peki? Yani ABD olarak en dikkat edilmesi gereken ülke?
- Çin tabii ki!


- Ama sayın başkan, Çinin ABD ile bir derdi yok gibi. Oysa İran, kuzey kore gibi ülkeler hep ABDye düşmanca sözler sarfediyorlar. Rusya, AB ve müslümanların farklı konularda daha etkili tavırları varken, Çin konusu abartılmış olmuyor mu?
- Hayır! İran zaten ingiliz uşağı! Benden öncekiler büyük oyunun bir parçası gibi davrandıkları için, bazı kavramlar zihinlerde yanlış yer etmiş, bu konuyu bir az daha açacağım. kuzey kore konusu da farklı. Rusyayı vurmak sandığınızdan daha kolay. Avrupa biriği ise salaklar ve asalaklar birliği! Bazı salak varlılar, sadece konum itibariyle bölgede yerleşen asalakları beslemektedirler. Bu da sadece, güya korkdukları ve kuruluş felsefelerini oluşturan Rusyanın işine geliyor. Müslümanlara da yarıyor. Detaylarını siz düşünün! Ama Çin öyle mi? Biri birinden seçilemeyen ve karın tokluğuna çalışan milyarlarca insanın, ne yaptıkları belirsiz olduğu gibi, sadece sadece her şeyi paraya çevirmek peşinde olan bir kaç kişi tarafından yönetilen devlete nasıl güvenilebilir?


- Peki! Siz kadim avrupa milletleri ve devletlerine karşı saygı anlamında bir şey hissediyormusunuz?
- Tabii ki hissediyorum. Biz yunanistanı bilimin kaynağı olarak biliyoruz. Ama bakınız. Avrupa birliğinin ortasına yunanistanın yerine, birliğe katılmamış isviçreyi almış olmak bence uygarlığa ve bilime saygısızlıktır! İtalya da öyle. Haritaya bakınız! Herkes iralyayı bot gibi algılıyor ama değil! Uyuşturucu kullanan birinin boku gibi duruyor! İçeride kurumuş ve düz olarak çıkmış, bir türlü de ayrılıp düşmek istemiyor sanki! Oysa italya çok zengin bir tarih sahibi. Yunanistanın durumu daha kötü. Götten fırlamış ishal sıçrakları gibi ta köşeye sıçramış! Bazıları benim böyle söylediğim için bana kızabilirler ancak sözlerimin içerisinde acı mizahı ve saklı gerçekleri anlamalarını ümit ediyorum. Bakın, uyuşturucu bağımlısı dedim, mesla, kim bu? Avrupa birliği! Neden bağımlı? Düşünün! Ben buradan öyle görüyorum. Balıklar suda olduklarını bilmeyebilirler, sudan dışarıda yaşayanların çoğu da, balıkların su dışında yaşayamadıklarını bilmeyebilirler.


- Sayın başkan, siz çarpıcı gerçek veya en azından düşündürücü detaylara değiniyorsunuz ancak bunu yaparken daha yumuşak ve küfür olarak bilinen sözlerden arındırılmış bir dil kullanmayı denemek istemezmisiniz? Sizin için yararlaı olabileceği açısından...
- Her ABDli aslında diğer kıtalara sığmayan ve oradan fırtlayarak buraya yerleşmiş olan insanların çocuğu ve torunu. Ben de öyleyimdir. Bizim kullandığımız ingilizce bile ingilizlerinkinden farklı. Neden? Çünkü avrupada kalanlardan farklı düşünenlerin çocuklarıyız. En azından daha dobra, daha hırslı ve daha cesur olanların. İşte bu tanımın ilk parçasını yani dobra kısmı bende belki bu şekilde tezahür ediyordur. Bence son elli ve hatta yüz yılda ABDlilerin dedelerinden aldıkları özelliklerinden uzaklaşmaları için çaba gösteren bir kesim var. Bu kesim, medya ve basının kahir ekseriyetini ellerinde tutuyorlardır. İşte bunlardır beni ülkemde ve dünyada deli diye halka takdim eden.


- Sayın başkan, bu yüzden midir sizin twiter ile halkla letişim kurmya çalışmanızın sebebi?
- Tabii! Aslında twitere bile tam güvendiğimi söyleyemem ama şimdilik başkalarından gördüğüm kurnazlığı bu sistemde görmiyorum.
- Sizin seçimi Putin desteği ve rus teknolojik imkanlarıyla kazandığınızı söyleyenler oldu. Onlarca kadın sizin kendilerine tecavüz ettikleri iddiasında bulundular vs. Bunlara ne diyorsunuz?
- Putini severim ama onun beni, hem de seçimi kazanmamda yardım edecek kadar sevdiğini sanmıyorum. Tecavüz iddialarında bulunanların ise aslında benimle birlikte olmayı hayal edenler olduğunu düşünüyorum. Onları kafaya takmıyorum ama benim sayemde ünlü olduklarını bana borçlular!


- Bunu yapan, bir kaç erkeği bile böyle bir oyuna alet edebilir. Korkmuyormusunuz?
- Oooo iğrenç! Göte saygısızlık etmek isstemiyorum, sonuçta çok önemli bir organımız ama akıllı bir amerikalı, erkek veya kadın olsun, yarrağın bok içinde ilerlemesinde her hangi bir eğlence bulunmadığını bilir diye düşünüyorum!
- Sayın başkan! Ortadoğu planınız sanki suya düştü. Oysa İsrailliler başta olmak üzere çoğu insanı çok umutlandırmıştı. ...
- Şuraya (harita) bakınız! İsrail dar ve uzun bir toprak parçasına sıkışmış! Oysa araplar kuzey afrika ve arabistan yarımadası başta olmak üzere çok büyük bir coğrafyada yaşıyorlar. Bu yüzden bu ülkeleri zamanında kuran ingiltere ve fransayı kınıyorum. İsraile gereğince insani davranmamışlar. Düşünün ki beşkentinizin havaalanına kimin şnşp, kalktığı, komşu ülkeden çıplak gözle tespit edilebiliyor! Tel aviv iskelesine hızlı bir bot hızını alamadan çarpar ve karaya fırladığında batı-doğu hizasında bir caddeye denk gelirse Ürdünün sınırına kadar kayarak sürüklenebilir! Bana kalsa, bir yasa geçiririm Birleşmiş milletler kurulunda, her başkentin en azından 4-500 kilomtre çapındaki topraklar o ülkeye ait olmalı diye!


- Ama sayın başkan, böyle olsa, bazı ülkeler tamamen yok olabilir, özellikle avrupada!
- Olsun zaten! Bazı ülkelerin var oluş nedenini ve motivasyonunu anlayamıyorum. Adam çiftliğini çitlemiş, sonra da bağımsızlık ilan etmiş, daha önce bağlı olduğu salak ülke ve diğer komşuları da bunu kabullenmişler! Bence vatikanın dışındaki küçüklerin hepsi iptal edilmeli. Vatikanın istisna tutulmasını kabul etmem ise papanın münzevi hayat yaşamak istediğine saygımdandır.


- Peki, bu tür durumlarda bir de şöyle bir kargaşa çıkabilir: İsrailin doğuya doğru genişlemesi, haklı gerekçeye bağlanırken, Ürdünün de batıya doğru genişlemesi aynı gerekçeyle savunulamaz mı?
- Hayır! Ürdünün doğuda toprak derinliği olduğu için başkentini daha doğuya taşıyabilir...
- Sayın başkan bence sadece bu örnekte bile sorun bu şekilde çözüme kavuşamaz.
- O zaman ürdün iptal edilsin! Zaten bunların hepsi arap değil mi? Her aşiretin devlet olarak var olmasına lüzum yok. Orta çağda yaşamıyoruz.


- Sayın başkan, bence bu fikriniz bayağı bir tartışmaya ve hatta savaşa yol açabilir. Belki de haklısınız ama isterseniz konuyu değiştirelim ...
- ‘Belki de’ mi? Tabii ki tamamiyle haklıyım. Bütün bunlar olacak. ‘parçala, böl, yönet’ yönteminin son geçerlilik tarihi bitmiştir.
- O zaman tarih konusuna geçelim. Sizce neden moskova ne napolyon, ne hitler, ne de başkaları tarafından alınamadı?
- Bence bu, rusların çok zeki olduğundan değil, tam tersi, kabak olduklarındandır! Bazen kuru kabuk gibi olmak, uygarlığa ters olsa da, milletleri kurtarabiliyor. Bunu en çok tatarlarda görüyoruz. Zaten Moskova sadece moğollar tarafından alınabilmiştir. Ama ruslar tatarlaşınca artık onlar da ruslara karşı koyamamışlar.


- Savaş taktikleriyle ilgili araştırmalarınız oldu mu?
- Ben daha çocukken ve yaşarak öğrenmiştim ki ancak korktuğunun üzerine giderek ve en beklenmedik hamleyle alt edebilirsin. Bunu zamanında ABD japonyaya yaptı. Hiç beklemediği sırada bacaklarının arasına bir tekme koydu!
- Siz bu olayın bir şekilde doğru ve yerinde olduğunu mu söyüyorsunuz?
- Hayır! Bence japonya için buna gerek yoktu. Ama trumann bunu SSCB için yaptı.
- Yani bir şekilde haklıydı diyorsunuz!
- Hayır! Bence böyle bir darbeyi herkesten daha çok hakeden sensin ama ikinci dünya savaşı şartlarında yaşamıyoruz maalasef!


- Sayın başkan, İran gibi yobaz devletler dururken, böyle bir darbeye, görevi soru sormak olan beni mi müstahak buluyorsunuz?
- İran devleti halkına baskı uyguluyor. Kadınları zorla örttürüyor ve erkeklere sakal bıraktırıyor. Dolayısıyla oradaki insanların bir gün gerçekten bu zülme dur diyeceğini ümit ediyorum.
- ABD olarak bir şey yapmayacakmısınız?
- Hayır! Biz dünyanın jandarması değiliz.
- Ama orada aydın ve bilge insanlar var, ...
- Bu aydın dediklerin, bir zamanlar onları oynatmak için ortaya atılan ari ırk hikayesine öyle bir kaptırmışlar ki kendilerini, bizi avrupalı, amerikalı ne yapsın diye düşünemiyorlar bile! Dildaşları olan ve burunlarının dibinde yaşayan afganları insandan saymayanlar, bizim onları bir şekilde kabul etmemizi bekliyorlar. Haritaya bakınız! İran batıya değil, hindistana bakıyor!


- Kral salmanla aranız nasıl?
- Çöl güneşinin altında yarrağını büyütmüş, özel hayatını büyük kumaş örtüsü sayesinde her an ve her yerde sürdürebilen tek insan!


- Onu kıskanıyormusunuz?
- Ne? Onun nesini kıskanacağım? Çok kızgınım kendisine.
- Neden?
- Benden kızımı isteme cesaretini gösterdiği çok dokundu bana.
- Bu yanlış bir şey mi?
- Çok yanlış! Ben ABD başkanıyım, sen ise ingilizlerin kurduğu bir ülkenin kralı. Kendilerini bile koruyamıyorlarken ben kızımı nasıl emanet ederim onlara?
- Siz her türlü işlemde ekonomik çıkarı ön planda tutuyorsunuz. Bu isteğe evet demeniz hem size, hem de ABD için yararlı olmazmıydı?
- Hayır! Benim her şeyi ekonomik değeriyle değerlendiğim izlenimi yanlış. Ama ben ondan ne istedim biliyormusunuz?


- Ne?
- Hrıstiyan olmasını!
- Kabul etti mi?
- Hayır!
- Milyarlarca insanın onun dilinde ibadet etmesini sağlayan dininden vazgeçeceği baklenemezdi zaten bence de
- Ben de beklemiyordum zaten! Kızımdan vazgeçsin diye karşılık olarak bunu istedim! O ise ‘bana latife yaptığını anlıyorum dedi ama bizim peygamberimizin en azından babası belliydi, oysa sizinkininki değil! Bu ise araplar için çok önemli’ dedi.


- Ooooooo... siz ne dediniz sayın başkan?
- Ulan seninki belli mi ki? Diye sordum!
- Bu anlattıklarınızın, sizin müslümanları sevmemenizle bir alakası var mı?
- Senin de ‘ooooooooooo’ dediğine göre, olmalı herhalde, değil mi?
- O zaman, siz harbi bir hrıstiyansınız!
- Sayılmaz, bazen onu da çok komik veya aptalca buluyorum.
- Neden?
- Çünkü hrıstiyanlar da aynen müslümanlar gibi dua ediyorlar! ‘ya rabbi! Bizi problemlerimizi çözmemizde yardımcı ol’ gibi!


- Ama hrıstiyanlık islamiyetten önce doğmuş olduğu için, bu, onların hrıstiyanlıktan alıntı yaptıklarının bir göstergesi olabilir.
- Sonuçta ikisinde de boşluğa yalvarmak var!
- Siz ateist misiniz sayın başkan?
- Hayır! Herşeye rağmen hrıstiyanım!


- Peki, siyahlara neden kızgınsınız?
- Siyahlar gece trafiğini zora sokuyor! Bir de bana obamayı hatırlatıyorlar!


- Bundan bir şey anlayamadın sayın başkan!
- Gazetecilerin bir şeyden bir şey anladığını görmedim zaten!
- Ama ben gazeteci değilim..
- Evet, gazeteci bile değilsin!
- Sayın başkan, siz aslında çok yakışıklısınız ama saçlarınız rüzgarda bu görünümünüzü mahvediyor. Saçlarınız kazımayı düşündünüz mü hiç?
- Evet düşündüm!
- Ama kazıdığınızı görmedim hiç
- Çünkü daha öncesinde, keşke çin başkanı kel olsaydı diye düşünmüştüm!
- Ne alakası var efendim?
- Kel olsa, yok etmesi için harika bir planım vardı. Götümü yağlayıp, onun geçeceği güzergahta bir ağaca tırmanıp, bekleyecektim. Başkan tam altından geçerken zıplayıp kafasına çökecektim. Böylece kafasını içime alıp, onu boğacaktım!


- Ama bunun çinde bile suç olduğunu bilmiyormusunuz sayın başkan?
- ‘ben orda meyva topluyordum, ayağım kaydı ve düştüm’ diyerek kurtarırdım kendimi!
- Peki, bu planın sizin saçlarınızı kestirmemekle ne alakası var?
- İşte bu planı daha önce düşünmüş olduğumdan dolayı, ‘ya bir bana aynı planı uygulamaya heves ederse’ diye kafamın kel olduğunu hayal bile edemiyorum!
- Çok enteresan bir bakış açınız var! Bence kimse bunu uygulama hayalini bile kurmaz sayın başkan!
- Ben temennilerimle yaşayan biri değilim. Her şeyi net düşünür ve uygularım!
- Peki, dünya liderleri aranız nasıl?
- Benden başka birileri mi var?


- Yani başka ülkelerin liderlerini kastetmiştim
- Hangisini?
- Mesela vladimir putin?
- Putin iyi çocuk! Nerdeyse bütün hayatını tipik bir rus kafasıyla yaşamış. Bunu ruslar dahil her kes başaramaz!
- Aranız nasıl?
- İyi arkadaşlar olabilirdik ama bizim seçimlerle ilgili söylentiler çıkınca, mesafeli davranmayı tercih ettik. Ama severim kendisini!
- Kırımı ilhak etmesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
- Bence putin balkana bu şekilde girmekte yanlış yapıyor. Avrupadan istese daha kuzeyde daha iyi yerler verirlerdi! Bunu daha önce de yaptılar. Ama rusya zaten çok büyük. Etrafındaki küçük ülkelere toprak vermesi gerekirken, onlardan toprak koparıyor. Bu yanlış! Duyduğuma göre parasını da ödememiş!
- Merkel?
- O kadın... çok zeki bir kadın! Almanyayı çekip çeviriyor. Bizim akrabamız olabilir! Araştırmam lazım!
- Kuzey kore başkanı?
- Un! Takım elbise giydirilmiş yumurta! Kendisini gördüğümde sevebileceğimi düşümüştüm ama niyetimi anlayınca kaçtı!


- Erdoğan?
- Karizmatik doğulu! Onu her gördüğümde ‘osmanlı imparatorluğu şimdi olsa, ABD olarak ingiltereden bile daha iyi anlaşabilirdik’ diye düşündürüyor beni. Tek sorunu, koca burnu görüş açısını kapatıyor! Bir de müslüman olmasa, daha yakışıklı olurdu herhalde!


- Ruhani?
- Karada hatta çölde yaşamak zorunda kalmış su samuru! Aslında su samuru değil ama tam tilki olacakken yapım işlemi durdurulmuş! İran ham maddesiyle ingiliz ürünü. Ortadoğuda çoğu liderlerin olduğu gibi! İngilizler maymun oynatmada çok tecrübeliler!


- İran değişik etnik kimliklerden oluşan bir ülke. Bu söylediğiniz hepsi için geçerli mi?
- Ben onu ve onun gibileri kastettim sadece.
- Kral salman?
- Aklı olan arapların bile sevmeye neden bulamadıkları bir zengin arkadaş!
- Kraliçe elizabet?
- Muhteşem kadın! Ama bir daha görmek istemem. Çok uğraştırıyor ve bana ahireti hatırlatıyor!


- Japonya başkanı?
- Gerçek batılı!
- Nasıl yani?
- Bize göre japonya batıda değil mi?
- Aslında öyle! Ama haritada doğunun en uzak ülkesi japonya
- Siz japonyaya giderken avrupa ve asya üzerinden geçerek mi gidiyorsunuz?
- Ben japonyaya hiç gitmedim
- Bize göre bakacak olursak -ki umarım bir gün bunu en azından deneriz-, avrupa doğu, japonya ise batı ülkesi!


- Öyleyse, çin ve kuzey kore de batı ülkesi!
- İşte o yüzden çok bastırmıyorum oraları batı olarak tanımlamaya!
- Peki japonya başkanı için ne düşünüyorsunuz?
- Bir ara şaka yapmıştım ‘pearl harbouru neden vurdunuz’ diye. ‘sizin süpergüç olmaya giden yonuzu açmak için’ diye cevap vermişti. Ben bu cevabı çok beğendim. O günden beri, her aradığımda ben bu soruyu tekrarlarım ve aynı cevabı alırım. Ve mutlu olurum. O beni mutlu etmeyi biliyor. Tabii ki ben onu mutlu etmeye özen gösteriyorum.


- Nasıl?
- Ben de ‘siz diğer asyalılardan farklısınız. Haritanıza bakın, siz de ingilizler gibi, anakaranızdan ayrılıp, bize doğru geliyorsunuz’ diyorum ve o buna çok gülüyor ve ‘eyvallah, eyvallah’ diyor!
- Ama bu dedğiniz arapça bir kelime!
- Öyle mi?!
- Evet
- O zaman müslüman mı olmuş sence?
- Hayır! Sanmıyorum. Bence o, ‘ebola ebola’ diyor. Ancak siz o şekilde algılamışsınız!
- Olabilir!


- Efendim, tekrar dünyaya gelseniz, ne olmak isterdiniz?
- Uzaylı!
- Uzaylı mı? Neden?
- Uzaylılar daha modern, daha özgür. Ayrıca uzayda hava yok, o yüzden rüzgar da yok. Bu benim saçlarım açısından iyi! Ve en önemlisi, uzaylıların saçma şeyleri her gün her gün tartıştıklarını hatta konu ettiklerini sanmıyorum.
- Sayın başkan, melaniya ile aranızın bozuk olduğu söyleniyor...
- Yoksa sen de onlardanmısın?
- Kimlerden?
- Üçüncü derece ve yalan medya şebekesinin kölesi gazetecilerden! Ama son sçz olarak bir şey söyleyeceğim: biliyormusun, benim bütün bu söylediklerimin arasından bile anlamak isteyenler bir çok şeyi anlayacak ve bana oy verecek. Onlar benim bu dili neden kullandığını da biliyorlar.

 

 

(Çok güleceğiniz gibi, hiç ummadığınız şekilde ve yerlerden bilgileneceksiniz. bu yazımda mizaha başvurarak dünya siyasi liderleri, sanatçılar, şarkıcılar, stratejistler ile söyleşi düzenliyeceğim. 
Bu, kesinlikle biriyle alay etmek değil, ama bazı saklı gerçekler içeriyor ve aynı zamanda çok güleceksiniz. 
Daha şimdiden 10 kişiyle bunu yapmış bulunmaktayım. Sizce hangileri?
ayrıca kimlerle bunu devam etmemi istersiniz?
Yazarsanız sevinirim. Saygılar)

 

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 Rating 0.00 (0 Votes)