Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ bölgesindeki topraklarını geri kazanması sadece 43 gün sürdü. Bakü'nün 1990'ların başındaki aşağılayıcı savaş başarısızlıklarından bu yana, Ermeni ayrılıkçılar tarafından işgal edilmiş olan dağlar ve eteklerinden oluşan 7 bölgesi.

Uzmanlar, Azerbaycan'ın bu sefer savaş alanında bu kadar başarılı olmasında üç faktörün etkili olduğunu söylüyor: teknoloji, taktik ve Türkiye.

IHS Markit Country Risk'te araştırmacı Alex Melikishvili, savaşı “önceki tüm dövüşlerden niteliksel olarak farklı” yapan şeyin Azerbaycan'a verilen destek olduğunu söylüyor.

Melikişvili, Azerbaycan'ın en büyük ikinci şehri olan Gence'deki bir askeri havaalanında Türk F-16 savaş uçaklarının bulunmasının, Güney Kafkasya'daki jeopolitik dengenin Azerbaycan'ın lehine değiştiğinin "somut bir teyidi" olduğunu söylüyor.

 

 

Üstün Silah Teknolojisi

Azerbaycan, askerleri için kayıp rakamlarını açıklamamış olsa da, Türkiye ve İsrail'den satın aldığı en son yüksek teknolojili insansız hava araçlarını hava saldırıları ve savaş alanı keşifleri için kullandığını gizlemedi.

27 Eylül'de patlak veren çatışmalardan sonra Azerbaycan Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan dron görüntüleri, Azerbaycan'ın İHA'larının neden olduğu tahribatı ortaya çıkardı. Ermeni tankları, topları, kara tahkimatları ve hatta Rus yapımı S-300 uçaksavar füze sistemleri imha edildi.

1992-1994 savaşında Hadrut kasabasından bir etnik Ermeni savaşçısı olan Margarita Karamian, Dağlık Karabağ'ın güneydoğu kanadında, 30'a yakın Azerbaycan insansız hava aracının oluşturduğu ilk dalgası sırasında “gökyüzünü karardığını” görünce şok olduğunu söyledi.

1990'ların başındaki savaştan "farklı bir savaş" olduğunu kabul eden Karamian, kendi oğlu ve kocası da dahil olmak üzere etnik Ermeni güçlerinin pilotsuz hava saldırılarına karşı yeraltında saklanmayı çabucak öğrenmek zorunda kaldıklarını söyledi.

İstanbul merkezli Ekonomi ve Dış Politika Çalışmaları Merkezi'nin (EDAM) Güvenlik ve Savunma Araştırma Programı'nın direktörü Can Kasapoğlu, "Ermeni güçlerinin, Azerbaycan'ın savaş alanındaki teknolojik üstünlüğünden çok etkilendiklerini" söyledi.

 

Kasapoğlu, Ermeni kuvvetlerinin Azerbaycan'ın İnsansız Hava Araçlarına (İHA'lar) karşı savunmak için "yeterli sensörlere, elektronik harp korumasına veya karşı dron silahlarına" sahip olmadığını söylüyor.

Kasapoğlu, "Azerbaycan-Ermenistan çatışmalarının ortaya koyduğu ilk ders, geleneksel kara birimlerinin (zırhlı, mekanize ve motorlu oluşumların) gelişmiş dron savaş silahları ve konseptleri karşısında savunmasızlığıdır" diyor.

Kasapoğlu, "bütün bunların sonucunda ermeni kuvvetlerinin 1994'teki ateşkesin onların lehine sağladığı temas hattında takviye ettikleri mevzilerden hızlı bir şekilde düzensiz ve disiplinsiz bir şekilde geri çekildiklerini" söylüyor.

Kasapoğlu, "Açık kaynaklı istihbarat yayınları, bir ay içinde Dağlık Karabağ’daki ermeni işgal güçleri için 175 ana savaş kaybını belgeledi" dedi.

 

Bakü merkezli Stratejik İletişim Merkezi'nde analist olan Fuad Shahbazov, Azerbaycan için en önemli savaş alanı avantajının teknolojik üstünlüğü olduğunu savunuyor.

Shahbazov, Rusya önderliğindeki Toplu Güvenlik Anlaşması Örgütü'nün (CSTO) bir üyesi olarak Ermenistan'ın "çoğunlukla yalnızca Rus yapımı silahlar elde edebildiğini ve Rusya'dan toplu silahlar aldığını" söylüyor.

Shahbazov, RFE / RL'ye “Cephaneliğinin yaklaşık yüzde 90 ila 95'i Rus yapımı silahlar” dedi ve şöyle ekledi: "Ancak Azerbaycan, Türkiye'den ve İsrail'den silah ithal ederek cephaneliğini çeşitlendirmeyi başardı."

Shahbazov, Bakü'nün son on yılda petrol ve doğalgaz ihracatından elde ettiği geliri, NATO üyesi ülkelerden silah satın almak için kullandığını belirtiyor.

 

Bu satın alımların arasında İspanya'dan radar bozma sistemleri, 2018'de Çek Cumhuriyeti'nden satın alınan kundağı motorlu DANA obüs topçusu ve “çok yakın zamanda ithal edilen Türk yapımı Bayraktar İHA ve SİHA'ları” olduğunu söylüyor.

Shahbazov, "Bayraktar insansız hava araçları, yine Türkiye tarafından üretilen dört füze taşıyor. Bu araçlar, tüm Rus yapımı silahlara karşı çok etkili olduklarını Libya ve Suriye'de kullanıldıklarında kanıtlamışlardı." diyor ve "Suriye'de, bu insansız hava araçlarının, S-300 ve S-400 karadan havaya füzeleri (SAM'ler) gibi Rus hava savunma sistemlerini çok kolay bir şekilde yok ettiğini" iddia ediyor.

Libya'da, Rus yapımı Pantsir-1S hava savunma sisteminin de geçtiğimiz günlerde Türk Bayraktar TB2 ve Türk Havacılık ve Uzay Sanayii (TUSAŞ) tarafından geliştirilen Anka-S savaş uçakları tarafından imha edildiği bildirildi.

Shahbazov, "Bu, Rusya'da bir tür protestoya neden oldu çünkü Türkiye, Rusya tarafından dünyanın en etkili hava savunma sistemlerinden biri olarak ilan edilen tüm hava savunma sistemlerini kolayca vurabilen dron silahları üretti" dedi.

Fakat Kasapoğlu, Azerbaycan’ın teknolojik avantajının sadece satın aldığı savaş ve gözetleme uçaklarından gelmediğini ve bütün bunlardan daha önemli oalarak, Türkiye'nin Azerbaycan'a “tam bir robotik savaş doktrini ve harekat konsepti” aktardığını söylüyor.

Kasapoğlu, Washington merkezli Jamestown Foundation tarafından yayınlanan bir analizde, "İlginçtir ki, Azerbaycan'ın insansız hava aracı harekatı, 2020'nin başlarında Türkiye’nin Suriye Ordusu’na karşı Bahar Kalkanı Harekatı’na çok benziyordu." diyor.

Kasapoğlu, Azerbaycan’ın askeri planlamasının ve operasyonlarının "Türk Silahlı Kuvvetlerinin Bahar Kalkanı Harekatı sırasında savaşma şeklini taklit ettiğini" söylüyor ve buna gösterge olarak, Azerbaycan'ın topçuları ve çoklu roketatarlarının "istihbarat, hedef tespit ve savaş hasar değerlendirmesi ile görevlendirilmiş insansız hava sistemleriyle yakın koordinasyon içinde çalıştığı" diyor.

Kasapoğlu, "İkinci büyük benzerlik, düşmanın mobil hava savunması için sistematik avlanma oldu" diyor.

Shahbazov, Azerbaycan'ın "muhtemelen Ukrayna'dan satın aldığı" Sovyet tasarımlı Antonov AN-2 çift kanatlı uçak filosunu feda ederek ermeni hava savunmasını tespit edip vurmayı başardığını da ekliyor.

1940'ların sonunda tasarlanan bu Sovyet döneminden kalma çift kanatlı uçaklar artık çoğunlukla tarımda veya orman yangınlarıyla mücadele etmek için kullanılıyor. Modern savaşta yaygın olarak "kullanılamaz" olarak kabul edilirler.

 

Ancak Shahbazov, Bakü'nün Antonov AN-2'lerini Ermenistan hava savunması üzerinde alçak irtifalarda uzaktan kumanda ile kontrol edilebilmesi için taktığını söylüyor.

Shahbazov, "İHA'lar gibi görünmelerini sağlamak için kamuflaj hazırladılar" diye açıklıyor ve ekliyor: "Ermeniler, hava savunmaları tarafından vurulan insansız hava araçlarının videolarını yayınladılar."

"Gerçekte olan şu ki, ermeniler hava savunmasıyla bir AN-2'ye her vurduğunda, Azerbaycanlı gerçek gözetleme insansız hava araçları yüksek irtifalarda konumlarını tam olarak belirleyip tüm bu hava savunmalarını kolayca yok edebiliyorlardı."

 

NATO Komando Taktikleri

Ancak NATO üyesi Türkiye'nin Azerbaycan'la paylaştığı sadece yüksek teknolojili, robotik bir savaş doktrini değildi.

Telegram gibi sosyal medya platformlarındaki savaş görüntüleri (görünüşe göre Azerbaycan askerleri tarafından paylaşılan), Bakü'nün 2001 sonlarından beri Afganistan dağlarında ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin Taliban'a karşı taktiklerinden nasıl ders aldığını gösteriyor.

Bu operasyonlarda NATO birlikleri, gerilla karşı saldırılarına karşı savunmasız ikmal hatlarının lojistik karmaşıklıklarını gerektiren bir strateji olan 20. yüzyıl konvansiyonel savaş yöntemlerine göre binlerce kişiyi bir araya getirmedi.

Afganistan'ın iç kesimlerinde ve Pakistan'la olan 3.300 kilometrelik sınır boyunca, ABD'nin küçük ve profesyonel komando ekipleri, "arama ve yok etme" görevlerini gerçekleştirmek üzere Taliban bölgesine gönderilmişti.

Her ABD komando ekibi, ABD Özel Kuvvetleri, hafif dağ piyadeleri, Deniz Piyadeleri, Donanma SEAL savaşçıları ve CIA paramiliter subaylarını bir araya getiren yaklaşık bir düzine (12 nefer) askerden oluşuyordu.

Yeni kurulan Afgan Ulusal Ordusu'ndan askerlerle birlikte çalışan bu komando ekipleri, dağlık arazide gördükleri yakındaki Taliban mevzilerini hedeflemek için SOFLAM (Özel Harekat Kuvvetleri Lazer Toplama Markörü) olarak bilinen bir cihaz kullanıyor.

Bir komando ekibi SOFLAM ile bir hedefi “nişanladığında”, savaş alanında dönen koalisyon uçakları sinyale kilitlenebilir ve lazer güdümlü JDAM bombaları (müşterek saldırıya yönelik doğrudan mühimmat) hedeflere atabilir.

Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ın güneydoğusuna yönelik saldırısında, evvela insansız hava araçlarıyla ermeni savunma hatlarında boşluklar açıldıktan sonra, Azerbaycan’ın komando ekipleri ormanlara sızdı ve ilerleme yolu üzerindeki kasaba ve köylerin etrafındaki yüksek yerleri ele geçirdi.

Hadrut'ta, etnik ermeni ahali, iki taraf orada çatışmaya girmeden birkaç gün önce, kasabada yeni bir oluşum gibi evlere sızan "ermeni olmayan garip adamlarla" karşılaştıklarını söylediler.

Hem Bakü hem de Erivan tarafından "sabotajcı gruplar" olarak tanımlanan Azerbaycan komando ekipleri, bulundukları yerdeki konumlarından, Azerbaycan'ın yakındaki roketatarları ve obüs topçuları veya hava araçları için hedef koordinatları sağlayabiliyordu.

1990'ların başındaki savaşlarda gazi olan Mustafa Hacıbeyli (Azerbaycanlı), RFE / RL'ye, Azerbaycan güçlerinin Dağlık Karabağ'ın güney kanadı ve İran sınırındaki kasaba ve köyleri geri almasıyla taktiğin (düşmanı büyük çatışmalar olmadan şehirleri teslim etmeye zorlamak) savaş boyunca tekrarlandığını söyledi.

Hacıbeyli, "Bunu Fuzuli ve Çaybrayil'de yaptılar, çevredeki dağların kontrolünü ele geçirdiler ve şehirlere giden tüm yolları kesmeye çalıştılar ve düşmanı ağır tahkimatlarını terk etmeye ve kaçmaya zorladılar."

Shahbazov, Amerika Birleşik Devletleri ve NATO güçleri tarafından Afganistan'da kullanılan komando taktiklerinin Azerbaycan tarafından Dağlık Karabağ üzerindeki son çatışmada benimsendiğini kabul ediyor. Bu konu, muhtemelen Uluslararası Güvenlik Yardımı'na (ISAF) başkanlık ederken Afganistan'da kilit rol oynayan Türkiye'nin silahlı kuvvetleri tarafından tavsiye edilmiştir.

Shahbazov, RFE / RL'ye verdiği demeçte, "Azerbaycan özel kuvvetleri uzun yıllardır Türk askeri akademilerinde ve Pakistan askeri akademilerinde eğitildi. Bu taktiğin mevcut savaşta kullanıldığını gördük" diyor.

 

 

Shahbazov, ayrıca, "Azerbaycan, 1990'lardaki kayıplarından ve 2016'da Ermeni güçlerine karşı dört günlük savaşından iyi dersler aldı" diyor. "Bu sefer, geçmiş savaşların aksine, Azerbaycan, temas hattı boyunca çok aktif olan küçük sabotajcı grupları konuşlandırdı. Bu taktiği anlarsanız, savaş bölgesinden sosyal medyaya gönderilen videoların çoğunda bunun kanıtlarını görebilirsiniz".

Shahbazov, "Şuşa'da, Azerbaycan güçleri şehrin kontrolünü ele geçirmesi, Azerbaycan'ın top ve insansız hava araçlarının tam ölçekli bir saldırısı ile gerçekleşmedi" diyor. "Bu, sabotajcı grupların, şehre girmesi ve ermeni güçlerini şehir merkezinden kovmaya zorlaması, sonra da onları şehir dışına itmeleriyle yani yakın dövüşle Şuşa'nın geri alındığı demektir."

"Azerbaycan ilk defa bu kadar çok özel kuvveti aktif olarak kullandı ve bu küçük askeri sabotajcı gruplarını ermeni güçlerine baskı yapmak için kullandılar."

1 1 1 1 1 1 1 1 1 1 Rating 4.63 (4 Votes)